Samimi bir şekilde Allah’a iman etmek, İslam’ın temel esaslarındandır. Kainat, evren, ağaçların meyveye durması , ağaçların meyveleriyle bize birer tablacılık görevi görmekte.
Bir üzün ağacını düşünün dalından üzümün bizlere takdim edilmesi, bir elmanın, bir portakalın,bir şeftalinin ve bir narın o ağaç dalından ip gibi sarkıtılarak, gaip perdesi altından gelerek bizlere hazırlayan, sunan Allah’a iman etmeyi gerektirir. Bu işler kendi kendine yetişemez, Rengi, tadı, lezzeti , kokusu, gıdasıyla dimağımızda olacak şekilde yetiştirmesi Bir olan Yüce Allah’ın kudret kalemiyle işlenmesi, yaratılması, bizim soframıza gelmesi O zat-i Zülcelala iman etmeyi gerektirir…İman neticesiyle ibadet etmeyi gerektirir. İbadetsiz bir insan meyvesiz bir ağaç misalidir.
İman ve ibadet birbirini tamamlayan İslam’ın temel esaslarıdır. İslam’da Önce iman gelir.İmanla neticeye varılır. İslam Tarihini incelediğimizde, baktığımızda Mekke döneminde peygamberimiz (s.a) on üç yıl boyunca insanları, önce iman etmeye davet etmiştir. kişi samimiyetle hakiki manada , ihlasla, şuurla, tahkiki bir iman ile, ilmel yakın derecesinde bir iman ile gönlünü, kalbini imanla yerleştirse o kişi insanlara zarar vermez. Kötülük etmez. Hak, hukuk çiğnetmez. İnsan öldürmez.… cinayet işlemez…
Allah’tan korkar. Ben bu kötü fiili işlersem Allah beni sorguya çeker.Kötülüğe karşı beni cezalandırır… Bunun bir vebali vardır.der. Bu anlayışı Okullarda , eğitim ve öğreti yuvalarında öğretmenlerimiz iman konusunu işlerse, Memleket , millet, insan, hayvan, sevgisini, Allah’a bağlılığı , ve peygamber sevgisini , Ahrete iman etmeyi , bu hayattan sonra ebedi bir hayatın varlığını anlatsalar itaatkar bir neslin yetişmesine vesile olur diye düşünüyorum…Eğitimciler bu konuyu gençlerimize anlatmalı. İzah etmeli . iman bir kalpte olursa, bir gönülde yer etmişse kişi kimseye zarar vermez. Herkese karşı saygılı ve sevgili ve Allah’ı tanıyan , Allah’ı bilen ve iman eden bir genç olur.
Bugün bakıyorum da insanların çoğunluğu ibadetten uzak olmuş, Cami ikliminden, manevi havasından namaz gibi İslam’ın esası olan bir ibadeti ihmal ettiklerini gözlemliyorum. Camilerimizin cemaatteki durumu ortada. Köylerde elli haneli bir köyde Cuma namazları zor kılınıyor. Kırk kişiyi bulmakta zorlanıyorlar.. Bir köyde altmış kişi varsa o köyde Cuma namazı da kılınmazsa bütün oradaki Müslümanlar günahkardır. Sorumludurlar.
Bu büyük bir noksanlıktır. İmamın zafiyeti vardır. İmam efendi görevinde samimi değilmiş gibi geliyor bana . Köy imamlarına büyük görevler düşüyor. Vaazları ile İslam’ı anlatmalı, Allah’ı, ahreti, ibadetin önemini anlatmalı. İmanı, kuranı, peygamberi sevdirerek anlatmalı.. Severek iş yapılmalı. Severek arkadaş olmak, severek evlenmek, severek iman etmek, severek ibadet etmeyi esas almalı. İmam o köyde dini temsil ediyor. Musab- bin umeyr örneğinde olduğu gibi bir dava adamı ruhu ile, heyecanı ile görev yapmalı. , Samimi, ihlaslı ve şuurlu imamlarımız var. Onları tenzih ederim. Ama görevini aksatanlar var.. bu söylediklerim onlaradır. isim vermek istemiyorum, geçen hafta üç köye uğradım , camide ihtiyarlarla sohbet etme imkanım oldu. gençlerin camiye gelmediğini dile getirdiler. Gençlik elden gidiyor dediler. Be namaz yetişiyorlar dediler. Vakit namazlarda yirmi beş yaştan küçük gençlerin camiye uğramadığını ifade ettiler…Cuma günleri köyde herkes şehre gidiyorlar. bu köyde kırk kişiyi hutbe için bulamıyoruz dediler.
Onlar adına üzüldüm. Bize büyük görev ve sorumluluklar düşer. Özellikle din görevlilerine samimiyetle, ihlasla ve şuurla görevlerini yapmalı. Peygamber makamında olduklarını bilmeli. Bu aziz din-i mubini İslam’ı insanlarımıza anlatmalı. Sevdirmeli. Kabul ettirmeliler. Maneviyatsız yetişen bir nesil kendini , ailesini ve çevresini hançerleyecektir…