ANLAŞILMAK BU KADAR LÜKS MÜ OLDU?

Yayınlama: 23.05.2025
23
A+
A-
HAYATTIN LABİRENTİNDE Sanat, Felsefe, Edebiyat, Kültür ve Yaşam. Yazar, Şair, Ressam, Yaşam Koçu

Biliyor musunuz? Bazen öyle anlar geliyor ki, kalabalığın tam ortasındayız ama kimse yok gibi… Herkes anlatıyor ama kimse dinlemiyor. Sesler yükseliyor, insanlar konuşuyor, bir şeyler anlatılıyor ama hepsi bir uğultudan ibaret. Kimse susmuyor, ama kimse gerçekten de bir şey söylemiyor. Sanki herkes kendi yankısıyla meşgul; biri diğerine değil, sadece kendi sesine kulak veriyor.
Eskiden bir bakış yeterdi anlaşılmaya. Şimdi cümleler kuruyoruz, uzun uzun anlatıyoruz ama yine de ulaşamıyoruz birbirimize. Çünkü artık dinlemek, sadece sıranın bize gelmesini beklemek oldu. İçimizi dökmek yetmiyor, döküldüğü yerde toplayan yok. Belki de en çok bu yüzden yorulduk: Konuştukça hafifleyeceğimizi sandık, ama aslında hiç kimse taşımadı söylediklerimizi.
Ve işte böyle zamanlarda anlıyorum… Kalabalığın ortasında en derin yalnızlık, susan değil, duyulmayan oluyor. Maalesef ki konuşmalar çoğaldı ama anlam azaldı. Duygular kelimelere sıkışıyor, kelimeler yüreklere ulaşmadan anlamını yitiriyor.

Anlaşılmak… Belki de en derin ihtiyaç. Ama artık sanki bir ayrıcalık. Bir zamanlar doğal olan şey, bugün neredeyse lüks: Gerçekten dinlenmek, içtenlikle duyulmak…

Sosyal medya çağında herkes ‘görünür’, ama ‘anlaşılan’ çok az kişi var. Görünür olmak yeterli mi? Düşünceler beğenilerle ölçülüyor, ama hisler hep eksik kalıyor. Birbirimizin içini değil, paylaşımlarını okuyoruz.

Kimi zaman en çok kendimizi bile anlamıyoruz. Koşuşturma, beklentiler, roller… Kendi içimizde bile yalnızız. Çünkü iç sesimizi bile susturacak kadar gürültülü bir çağdayız. Her şey hızlı, her şey anlık… Dinlemek vakit istiyor, empati çaba istiyor. Ama sabır, sanki artık harcamaktan korktuğumuz bir şey. Oysa anlaşılmak, çoğu zaman sadece sessizce yanında olunmasıdır.

Anlamak da, anlaşılmak da aslında bir seçim. Anlaşılmak, bu kadar da lüks olmamalıydı. Ama belki yeniden denemeliyiz, öğrenmeliyiz ve hatta bunun için ısrarcı olmalıyız: Dinlemeyi, sormayı, susarak bile yanında olmayı. Çünkü insan, ancak anlaşıldığında tam hisseder kendini. . Anlaşılmak, artık bir ihtiyaçtan çok, nadir bulunan bir ayrıcalığa dönüşmüştür. Ve biz, içimizi susturup dışarıyı memnun etmeye başladığımız zaman, sadece görünür oluyoruz. Anlamlı cümleler kurmayı, yüreklere dokunmayı ve adeta empatimizi yitiriyor gibiyiz. Sosyal medyayla birlikte hayatımızda bazı şeyler yer değiştirdi. Eskiden içimizde daha güçlü bir ses vardı. Yol gösteren, sorgulayan, kendimize ayna tutan… Şimdi ise, genelde ekran üzerinde iletişimler, imoji ile beğeniler ve yüzeysel ilişkiler gibi.
Belki de bu yazı, birinin iç sesi oluyordur şimdi. Belki de sen, uzun zamandır duyulmayı bekliyorsundur.
Ve belki de en çok şu soruları sormalıyız: En son ne zaman gerçekten birisini anlayarak dinledin? Derin ve anlamlı sohbetler ettin? Anlaşılır şekilde yüreğini açtın? Sıcak ve samimi iletişimi tercih ettin?
Bir an durup düşünmeli: Ne zaman derinlikten, samimiyetten ve cesaretten bu kadar korkar olduk?
Maalesef ki, cümlenin yarısında seni anlayacak, anladığını içtenlikle hissettirecek bir bakış, bir tavır ya da “ Hiçbir söylemesen de ben seni çok iyi anlıyorum” diyen güvendiğimiz kaç kişi sayabiliriz acaba? İnsanlar artık sadece duyduklarını dinliyor, ama asıl olan hep duyulmayanlarda gizlidir. Sessizliğinde duyuluyor ve fark ediliyorsan, işte bu gerçekten anlaşılmaktır. Çünkü anlaşılmak bazen anlatmakla olmuyor. Bazen sadece susmakla oluyor. Sessizliğin içinden sana ulaşan bir bakış, bir tavır, ve bir içtenlik, birçok sözden daha anlamlı ve kıymetlidir.
İllaki hâlâ birçok insan var. Gözüne değil, içine bakan. Sözünü değil, niyetini duyan. İşte onlar için anlaşılmak hâlâ mümkün. Ve onların varlığı için bile, bu yazıyı yazmaya yeter.
Sıcak bir içtenliğe, yarım kalmış cümlelerimizi ve suskunluğumuzu anlayan bir kalbe… Anlatma çabasını değil, sadece varlığımızı yeterli gören samimi insanlara ihtiyacımız var.
Çünkü bazen hiçbir şey dememek bile, her şeyi anlatır. Yeter ki kalpler gerçekten duymaya niyetli olsun.
Şimdi tekrar soruyorum:
Anlaşılmak bu kadar lüks mü oldu?

Bir Yorum Yazın

Ziyaretçi Yorumları - 0 Yorum

Henüz yorum yapılmamış.