TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET MECLİSİ BAŞKANLIĞINA

TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET MECLİSİ BAŞKANLIĞINA
Reklam Bloğu
Yayınlama: 14.06.2024
7
A+
A-

Özel öğretim kurumlarındaçalışan öğretmenler, mevzuatta birbirinden oldukça farklı yasal düzenlemelere tabi olup, bu durum öğretmenlerin hakları konusunda muğlaklık yaratmaktadır. 5580 sayılı Özel Öğretim Kurumları Kanunu, özel öğretim kurumlarında çalışan öğretmenlerin ekonomik, sosyal ve özlük haklarının güçlendirilmesini yeterince sağlayamamaktadır. Ayrıca, 657 Sayılı Devlet Memurları Kanunu kapsamında kamu da çalışan öğretmenlere tanınan çok temel özlük hakları, özel öğretim kurumlarında çalışan öğretmenlere tanınmamaktadır.Özel öğretim kurumlarında çalışan eğitimemekçilerininkarşı karşıya olduğu sorunların ortaya konulması ve bu sorunlara yönelik çözümlerin belirlenmesi ve son kertede eğitim çalışanları arasındaki ekonomik ve özlük hakları farklılıklarının giderilmesiiçin gerekli tedbirlerin alınması amacıyla Anayasa’nın 98. ve TBMM İçtüzüğü ’nün 104 ve 105. maddeleri gereğince Meclis Araştırması açılmasını arz ederim.

 

 

 

Keziban KONUKCU KOK                Yılmaz HUN                        Beritan GÜNEŞ ALTIN

İstanbul Milletvekili                          Iğdır Milletvekili                             Mardin Milletvekili

 

 

GEREKÇE ÖZETİ

Özel öğretim kurumları, Türkiye’nin eğitim sisteminde önemli bir yer tutmakta olup, bu kurumlarda çalışan öğretmenlerin büyük bir kısmı düşük ücretler ve güvencesiz çalışma koşulları altında görev yapmaktadır. Özel öğretim kurumlarında çalışan öğretmenlerin ekonomik ve sosyal haklarının iyileştirilmesi, mesleki motivasyonlarının artırılması ve eğitimde niteliğin yükseltilmesi açısından son derece önemlidir. 4857 Sayılı İş Kanunu’na tabi olan özel öğretim kurumu öğretmenleri, “mevsimlik işçi” statüsünde çalışmakta olup, belirli süreli iş sözleşmeleriyle iş güvencesinden yoksun bırakılmaktadır. Bu muğlaklık ve belirsizlikler, öğretmenlerin çalışma koşullarını ve haklarını olumsuz etkilemektedir.

5580 sayılı kanunun 9. maddesindeki “özel öğretim kurumlarında yönetici ve öğretim hizmeti yapanlara kıdemlerine göre dengi resmi okullarda ödenen aylık ve sosyal yardım kapsamındaki ödeme tutarından daha az ücret verilemez” hükmü 2014’te yürürlükten kaldırıldığı için özel öğretim kurumları öğretmenleri kamudaki öğretmenlerle aynı taban maaşını almak bir yana asgari ücretin altında hatta yoksulluk sınırının çok altında bir ücretle yaşamaya çalışmaktadırlar.

Mevzuata göre öğretmenler için 12 aylık sözleşmeyapılması gerekirken birçok “eğitim” kurumu, 10 ay üzerinden sözleşme yapmaktadır. Bu durum da öğretmenleri “mevsimlik işçi” kategorisine sokmaktadır. Uygulanan bu yöntemle öğretmenlerin kıdem ve tazminat hakkından yararlanmasının önüne geçilmektedir.

“Cinsiyetçi istihdam usulleri” özel öğretim kurumları öğretmenlerinin her gün karşısına çıkmaktadır. İş görüşmesinde bekar kadın öğretmenlere “evlenmeyi düşünüyor musun?” sorusu sorulurken evli kadın öğretmenlere ise “çocuk sahibi olmayı düşünüyor musun?” sorusu yöneltilmektedir. Kadın öğretmenlerin iş görüşmesinde verdikleri “sözleri” tutmadıkları gerekçe gösterilerek “iş verimini düşürüyor” gibi nedenlerle iş akitleri feshedilmektedir.

Özel öğretim kurumlarında baskı, şiddet ve mobbing olayları artmaktadır. Öğretim kurumunu başkalarına devreden/satan ve öğretmenlerin haklarını gasp ederek kaçan kurum sahipleri gerçeği yaygınlaşmaktadır. Özel sektör eğitim alanında ticari ilişkilerin, para kazanma arzusunun, daha fazla kâr elde etme hırsının denetimsizlikle birlikte giderek daha fazla yaygınlaştığı, öğretmenlerin baskı ve mobbingle sindirildiği sıklıkla ifade edilmektedir.

Yukarıda belirtilen gerekçelerle, Anayasa’nın 98’inci, İçtüzüğün 104’üncü ve 105’inci Maddeleri gereğince Meclis Araştırması açılması elzemdir.

 

GEREKÇE

Özel öğretim kurumları, Türkiye’nin eğitim sisteminde önemli bir yer tutmakta olup, bu kurumlarda çalışan öğretmenlerin büyük bir kısmı düşük ücretler ve güvencesiz çalışma koşulları altında görev yapmaktadır. Özel öğretim kurumlarında çalışan öğretmenlerin ekonomik ve sosyal haklarının iyileştirilmesi, mesleki motivasyonlarının artırılması ve eğitimde niteliğin yükseltilmesi açısından son derece önemlidir. 4857 Sayılı İş Kanunu’na tabi olan özel öğretim kurumu öğretmenleri, “mevsimlik işçi” statüsünde çalışmakta ve belirli süreli iş sözleşmeleriyle iş güvencesinden yoksun bırakılmaktadır. Bu muğlaklık ve belirsizlikler, öğretmenlerin çalışma koşullarını ve haklarını olumsuz etkilemektedir.

Özel öğretim kurumlarında öğretmenler ders saatleri dışında kurumlarda tutulmaktadır. Bu konuda yasal bir düzenleme yapılarak, öğretmenlerin ders saatleri dışında kurumda bulunmalarının zorunlu tutulmamasının önüne geçilmelidir. Özel öğretim kurumlarında çalışan öğretmenlerin yaz, sömestr ve ara tatilleri kamuda çalışan öğretmenlerle aynı olacak şekilde eşitlenmelidir. Bu konuda yasal mevzuat herhangi bir tereddüte mahal vermeyecek şekilde açık olmalıdır. Kanunda açık bir ifadeyle bu duruma yer verilmesi eğitimin niteliğini ve eğitim emekçilerinin çalışma koşullarını iyileştirecektir.

Özel Öğretim Kurumları Kanunu 10. maddesine göre okullar kendi çalışma takvimlerini oluşturabilmektedir. Bu kanunun “Kamu ile aynı çalışma takvimi uygulanır” şeklinde değiştirilmesi öğretmeneler arasında birlik duygusunun artırılmasına hizmet edecektir.

Özel öğretim kurumlarında çalışan eğitimcileri kapsayacak bir taban ücretin belirlenmesi, öğretmenlerin ekonomik güvencelerinin sağlanması ve mesleki itibarlarının korunması açısından büyük önem taşımaktadır. Bu kapsamda, taban ücretin belirlenmesi, çalışan ile işveren arasındaki ücret belirlenmesine dayalı gerilim son bulacak ve işverenlerin mali süreci planlama noktasında daha kalıcı ve gerçekçi adımlar atılabilecektir. Taban maaş belirlenirken gerçekçi ve sürdürülebilir bir talebin oluşturulması gerektiğinin farkında olarak yapılmalıdır.Bununla birlikte;

  • Kamu ve dengi okullarda çalışan öğretmenlerle eşit taban ücret uygulamasıhayata geçirilmelidir (2014 öncesinde geçerli olan Kanunda olduğu gibi),
  • Asgari ücret tutarının iki katı olacak şeklinde asgari ücrete endeksli bir taban ücret belirlenmelidir,
  • Asgari ücret x 1,5 (İşveren ödemesi) + asgari ücrete bağlı sigorta vb. masrafların Bakanlık tarafından öğretmene yansıtılması + kamuda verilen eğitim öğretim tazminatının (özel hizmet tazminatı) özel öğretim kurumlarında öğretmene aynı şekilde ödenmesi sağlanmalıdır.

5580 sayılı Özel Öğretim Kurumları Kanunu’nun ekonomik, sosyal ve özlük haklar bakımından güçlendirilmesi veya yeni bir kanun teklifi ile kuralların hem işverene hem de öğretmene net bir şekilde açıklanması gerekmektedir. Öğretmenlerin “mevsimlik işçi” süreci yaratan belirli süreli iş sözleşmeleri yerine belirsiz süreli iş sözleşmeleri ile çalıştırılmaları sağlanmalıdır. Bu düzenleme, öğretmenlerin iş güvencesini artıracak ve çalışma koşullarını iyileştirecektir.Sözleşmelerde eklenen sabit ücret (tüm ek ödemeleri maaşın içinde kabul edilmesi) maddesi öğretmenlerin ek mesai, ek ders ücretlerini almalarını engellemektedir. Kanunda “ek ders, ek mesai gibi ödemelerin maaş dışından ayrıca ödenmesi zorunludur’’ ifadesi oluşan bu boşluğu ortadan kaldıracaktır.Kamu öğretmenlerine her ay yatırılan eğitim öğretim tazminatının (özel hizmet tazminatı) özel öğretim kurumlarında da yatırılmasının geçmişteki gibi yasayla zorunlu tutulmalıdır.Bunun yanı sıra, “Özel öğretim kurumlarında eğitim öğretim tazminatı kamudaki dengiyle aynı biçimde ödenir” gibi bir ifadenin yasada geçmesi aradaki maaş dengesizliğini ortadan kaldırılmasına dair önemli bir adım olacaktır.

Öğretmen lehine çıkarılacak her türlü yasa özel okul, kurs, okul öncesi eğitim kurumları, özel eğitim ve rehabilitasyon merkezi fark etmeksizin tüm eğitim kurumlarını kapsamalıdır. Öğretmenlerin idari/tatil izin haklarını kullanmada sorunlar yaşadığı  eğitim ödeneği (kırtasiye), etüt ve ek ders ücretlerinin ödenmediği, yeni bir uygulama ile sözleşmede “sabit” ücret yazarak haksızlığın “meşru” hale getirildiği, 10 aylık sözleşmelerin öğretmenin önüne zorla konulduğu, çekmece sözleşme tabirinin kanıksandığı, hafta sonu mesai ücreti ödenmeden ders ve diğer etkinliklerde (sınav gözetmenliği, bire bir ders, spor müsabakası seyirciliği vs.) öğretmenin çalıştırıldığı koşullardan daha insancıl ve eğitim ortamını paydaşları ile birlikte güçlendiren koşullara taşınması için ivedilikle samimi adımlar atılmalıdır.

5580 sayılı Özel Öğretim Kurumları Kanunu’nun 9. maddesinin 2. fıkrası 14/03/2014 tarihinde yürürlüğe giren 6528 sayılı Kanun’un 14. maddesi ile yürürlükten kaldırılmıştır. Yürürlükten kaldırılan mülga maddede, “Okullarda yöneticilik ve eğitim öğretim hizmeti yapanlara, kıdemlerine göre (emekliler hariç) dengi resmi okullarda ödenen aylık ile sosyal yardım kapsamındaki ek ödeme tutarlarından az ücret verilemez.” hükmü yer almaktaydı. Millî Eğitim Bakanlığına bağlı faaliyet sürdüren özel öğretim kurumlarında çalışan yüz binlerce öğretmenin düşük ücretlerle, güvencesiz koşullarda çalıştırılmasının önüne geçilebilmesi için 5580 sayılı Kanun’un ilgili maddesi tekrar yürürlüğe girmeli, 2014 yılında Özel Öğretim Kurumları Kanunu’ndan çıkarılan “Taban Maaş” uygulaması geri getirilerek, taban maaşuygulaması tüm özel öğretim kurumlarında uygulanmalıdır.

Yukarıda belirtilen gerekçelerle, Anayasa’nın 98’inci, İçtüzüğün 104’üncü ve 105’inci Maddeleri gereğinceMeclis çatısı altında bir Araştırma Komisyonu kurulmasını arz ve talep ederiz.

Bir Yorum Yazın

Ziyaretçi Yorumları - 0 Yorum

Henüz yorum yapılmamış.