SANATIN SANATÇIYA, SANATÇININ TOPLUMA İZDÜŞÜMÜ

Yayınlama: 12.06.2025
11
A+
A-
HAYATTIN LABİRENTİNDE Sanat, Felsefe, Edebiyat, Kültür ve Yaşam. Yazar, Şair, Ressam, Yaşam Koçu

Sanat için söylenen güzel bir söz ile başlamak isterim. “ Sanat, bireysel yapılır, toplumsal algılanır, dönemsel yargılanır”.
Yaşam ve doğa bize sonsuz güzellikte bir zenginlik sunar. Bu zenginliklerin içeriğinde ise sanat vardır.
İnsanların genelde yaradılış olarak sanat yeteneğinin varoluşu ile ilk insanlar mağara duvarlarına günlük yaşamlarını ve hayvanları resmederek bugünlere kadar gelinmiştir. Hiç kuşkusuz ki yaşam var oldukça da devam edecektir.
Tarih boyunca, her coğrafya, her iklim sanat üzerinde etkili olmuştur. Tarih, doğa, coğrafya, yaşanmışlıklar, duygu ve düşünceler kısaca yaşama dair her şey sanatın konusudur.
Sanatın izdüşümü, sanatçı aracılığı ile topluma etkilerine en güzel örneklerden birini vermek istiyorum.
Bayrampaşa Cezaevinde, Hollanda’da profesyonel eğitim almış tiyatrocu ve yönetmen Ercan Doğan, mahkûmlara “Misafir” adlı oyunun, mahkûmlar tarafından sahnelenmesine öncülük etmiştir. 25 yıldır, bir neden ile kapanmış olan sinema salonu mahkûmlar tarafından onarılır ve yenilenir. Mahkûmlara şiir okutularak, ortaoyunu oynatılarak, edebiyat ve şiir sevdirilmiştir. Provaların devamı geç vakitlere kadar, koğuşlarda yapılır. Önceleri önyargılı bakışlar ve kendi aralarında konuşmalar başlar. Mahkûmların çoğu ilk defa tiyatro ile karşılaşıyorlardı. Oyunun sonunda, mahkûm seyircilerin hepsi ağlıyor ve çılgınca ayakta alkışlıyorlardı. Jandarma ve mahkûmların arasında ki büyük uçuruma rağmen, jandarmalar ıslıkların ötesinde, bağırmalarla onları kutluyorlardı. Büyük bir barış başlamıştı. Oyun esnasında tüm televizyonlar kısıldı ve koğuş ve koridorlarda hiçbir gürültü yapılmadı. Tiyatro oynanırken inanılmaz bir sessizlik oluyordu. Dekorun yetişebilmesi için gardiyanların kimisi atölyede yardım ediyor, kimisi de çay taşıyordu. Böylece paylaşımlar başlamış oldu.
Sanatın önemli dallarından biri olan tiyatro ve resim sanatına da kısa bir örnek daha vermek gerekir ise Giresun E Tipi Kapalı Ceza evinde, mahkûmlardan oluşan oyuncu kadrosunun sahnelediği “Kapalı Gişe Erken Tahliye” adlı oyun da çok büyük beğeni topladı. Ayrıca, farklı cezaevlerinde de mahkûmlar tarafından yapılan resimlerin sergileri açıldı. Tüm bu sanatsal faaliyetlerin, çabası ve sonuçları süresinde inanılmaz güzel paylaşımlar, dayanışma gibi olumlu etkileri yaşanmıştır. Ceza İnfaz Kurumlarında düzenlenen sanat ve hobi çalışmalarının önemi; yapılan araştırmalara göre, sanat ile ilgili uğraşılar, agresif davranışlarda, oldukça azalma görüldüğü saptanmıştır.
Bu yaşanmışlıklar, sanatın naif yönünün, ruhumuzun ince yönlerine nasıl hitap ettiğinin göstergesidir. Paylaşım ve dayanışmanın, empati ve anlayışın nasıl da kendiliğinden gelişmeye başladığının örnekleridir. Sanat, bunu sessizce ve ruha hitap ederek, nazikçe başarıyor. Sanata, “sanatın naifliği” cümlesini çok yakıştırdığım için bir daha içtenlikle söylemekten mutluluk duyacağım. Sanat; insanlık ve yaşam üzerinde en naif ve en centilmen haliyle adeta sihir etkisi yaratmaktadır…
Ben de sanata âşık bir insan olarak, birkaç alanda yeteneğimin, gücümün ve zamanımın yettiğince, elimden geldiği kadarı ile ilgileniyorum. Çevreme de olumlu etkisi olduğunu görüyorum. Söz konusu sanat olunca, eminim ilgilenen herkes de benim gibi sanattan keyif alıyordur. Çünkü sanatın evrenselliği ne satırlara, ne de sayfalar a sığar.
Yürekten inandığım bir şey varsa, o da yaradılışın başlı başına bir sanat eseri olduğudur. Biz insanlar, doğa ve tüm canlılar; Rabbimizin muazzam tasarımıyla şekillenmiş eşsiz birer şaheseriz. Üstelik bu şaheserlere bir de sanat yeteneği bahşedilmiştir ki, daha ilk insanlar bile mağara duvarlarını resimlerle süslemiştir.
Her ne kadar, sanat, mimari, heykel, resim, edebiyat, müzik, tiyatro ve sinema olarak değerlendirilse de, okuduğumuz, gezdiğimiz, gördüğümüz ve duyduğumuz her yerdedir. Farkında olsak da, olmasak da, yaşamla iç içeyiz. En önemli olan şey sanat ve sanatçının topluma etkisini ve izdüşümünü ta içimizde yaşıyor ve hissediyoruz.
Ülkemizin de her alanda çok değerli sanatçıları ve eserleri vardır. Bunlara hangisini örnek versem, bir diğeri eksik kalacakmış gibi hissederim. Kitaplar dolusu çok değerli sanatçı ve eserlerimiz vardır.
Unutmayalım ki, bir ülke, kültür ve medeniyet gücünü sanatının zenginliğinden alır.
Toplumun aynası sanatçıdır. Sanatçının eserleri de toplumun aynasıdır. Sanat bir kültür ürünü olmakla birlikte, eserlerini genelde toplumun dinamiklerinden esinlenerek oluşturur.
Sanatın içselleştiren etkili yönü toplumda iletişimi en olumlu bir biçimde sağlar. Gelecek nesillere kültürel miras bırakır. Düşündürerek ve hissettirerek çözüme katkı sağlar. Evrensel tek dil olduğu için dayanışmayı, anlaşmayı ve paylaşımı sağlayarak, eğitir ve bilgilendirir. Tabi ki de, burada sanatçının ufkunun genişliği, yeteneği ve vizyonu ile sanatçı izdüşümü de topluma yansır. Irk, din, dil ayırmadan göze, kulağa ve ruha hitap eder. Sanat öyle bir geniş alandır ki her duyumuz ile her yerde bunu bilinçli ya da bilinçsiz olarak yaşarız.
Sanat ve sanatçı, her eserinde yalnızca kendine değil, sanatseverlerine de farklı bakış açıları kazandırır; dünyayı, çevremizi ve kendimizi yeniden sorgulamamıza vesile olur. Sanatçının, emek verdiği eserinin değer görmesi, beğenilmesi ve takdir edilmesi; onun ışığının daha da parlamasına ve yayılmasına neden olur. Bu takdir, aynı zamanda yorgunluğunun ve emeğinin karşılığıdır. Ancak şunu da unutmamak gerekir ki, her yazan, her çizen ya da her üreten kişi gerçek anlamda bir sanatçı değildir.
Yaşama damgasını en net bir şekilde vuran sanat, yapılan çalışmalarda çocukların erken yaşta sanat ile tanışması, onların hayatı boyunca daha başarılı,daha mutlu, daha sosyal ve özgür ruhlu olmalarını sağladığı anlaşılmıştır. Ayrıca sanatsal faaliyetler çocukları kötü alışkanlıklarda da uzak tutmaktadır. Bu da çok açık bir şekilde sanatın, sanatçıya, sanatçının da topluma izdüşümünün ne kadar da olumlu etkisi olduğunu göstermektedir. Sanatın gücünün, topluma sağladığı faydalarını saymak ve anlatmakla bitiremeyiz. Yıllardır da görsel, yazılı her türlü şekilde anlatılmıştır. Anlatılmaya da devam edecektir.
Güzel olan bir şey var ki, ülkemizde yaşam koşullarının zorluğuna rağmen sanata ilgi duyanlar, fırsatını bulduğunda, sanat ile buluşmanın yollarını arıyor, vesileler yaratıyor ve imkânlarını zorlayabiliyor. Sanatı meslek haline getirmemiş insanlar ise, sanat ruhunu tatmin edebilmek için ama emeklilikte, ama zorunluluklardan arta kalan zamanlarda sanatsal faaliyetlerden faydalanmanın çabasını gösteriyorlar. Hiç yapamayanlar bile ailelerinde ve çevresindekileri ne destek olabiliyorlar. Tabi ki de imkânlar dâhilinde her geçen gün bunların sayısı azımsanmayacak kadar da artmaktadır.
Demokratik ülkelerde sanata destek oldukça fazladır. Sanatın gelişmesine inanılmaz zemin hazırlar. Küçük yaşlarda sanat ile iç içe olunmasının imkânlarını sunar. Ülke olarak o kadar yüksek seviyelere henüz ulaşamasak da, toplum olarak sanat ruhuna yatkınlığı olan bir milletiz. Bireysel ya da kolektif her çalışma birbirimize ve özellikle de çocuklarımıza örnek olmaktadır. Bununla birlikte, özgür ruhlu bireyler olmalarına da katkı sağlanmaktadır.
Sanatçı, kendini sanatıyla öylesine özgür hisseder ki; çünkü sanat, ona kendini ifade edebileceği sınırsız bir alan sunar. Söyleyebildiklerini olduğu kadar söyleyemediklerini de kalemiyle, fırçasıyla, bir enstrümanın telleri ya da tuşlarıyla, şekil verdiği bir taşla dile getirir. Görsel ya da işitsel her biçimde konuşma imkânına sahiptir. Gerektiğinde sanatıyla sesini yükseltir, protesto eder; eserleriyle başkaldırır. Gülerken ağlatabilir, ağlatırken güldürebilir. Tüm bunlar, sanatın sesli ya da sessiz gücünün birer yansımasıdır.
Pablo Picasso’nun sözü ile tamamlayalım.
“Hayatın anlamı yeteneğinizi bulmak; amacı ise onu başkalarına sunmaktır.
Sunulacak yeteneğin, sanatın büyüsünü herkesin hissederek yaşaması dileğiyle…

Bir Yorum Yazın

Ziyaretçi Yorumları - 0 Yorum

Henüz yorum yapılmamış.