Toplumsal barış, geçmişi unutarak değil; geçmişi anlayıp geleceği birlikte inşa ederek mümkündür.Kardeşlik Projesi, geçmişin acılarını anlamak ve toplumsal uzlaşmayı mümkün kılmak için atılan önemli bir adımdır.
Ülkemizde başlatılan Kardeşlik Projesi, yalnızca politik bir girişim değil; aynı zamanda tarihsel yüklerle hesaplaşmayı, toplumsal travmalarla yüzleşmeyi ve geleceği ortak bir akılla inşa etmeyi amaçlayan kapsamlı bir dönüşüm sürecidir.
Ne var ki, bu sürece çeşitli çevrelerden gelen muhalefet şerhleri de dikkat çekiyor.
Bu noktada şu soruyu sormak gerekir: Geçmişin acılarını geleceğe taşıyarak mı, yoksa geçmişi anlayarak ama onun esiri olmadan yeni bir sayfa açarak mı yürümeliyiz?
Toplumsal hafıza inkâr edilemez bir gerçektir acılar, ihlaller ve kırılmalar yaşanmıştır.
Ancak toplumsal uzlaşma, geçmişi unutturmayı değil; onu doğru bir şekilde konumlandırmayı gerektirir.
Çünkü toplumsal uzlaşma, unutmak değil; hatırlayarak affetmeyi ve birlikte yaşamayı öğrenmektir.
Bugün bazı kesimlerin duyduğu çekince ve tereddütler, büyük ölçüde duygusal reflekslere ve tarihsel korkulara dayanmaktadır.
Bu, anlaşılır ve insani bir tepkidir.
Ancak unutulmamalıdır ki, en zor toplumsal uzlaşma bile, en haklı çatışmadan daha değerlidir.
Zira çatışmaların gerçek bir kazananı yoktur; kaybı herkes hisseder.
Toplumsal uzlaşma üstünlük kurma aracı değil, birlikte yaşamı mümkün kılan ortak bir zemin ve müşterek bir iradedir.
Öte yandan devlet aklı, yalnızca bugünün ihtiyaçlarıyla değil, yüzyılı aşan kurumsal birikimiyle hareket eder.
Siyasi refleksler geçici olabilir; ancak kurumsal hafıza ve güvenlik bürokrasisinin bilgi birikimi, milletimizin tüm kesimlerinin kaygılarını çok daha geniş ve derin bir çerçevede değerlendirir.
Devlet; bölgesel dengeleri, iç ve dış tehditleri, toplumsal yapının kırılganlıklarını ve uzun vadeli istikrar hedeflerini birlikte ele alarak karar verir.
Bu nedenle, toplumsal uzlaşma sürecine dair dile getirilen çekinceler ne kadar anlaşılır olsa da, kurumsal bütünlük, toplumsal istikrar ve kamu düzeninin sürdürülebilirliği açısından bu sürece destek olmak, yalnızca bir siyasi tercih değil; aynı zamanda ahlaki ve vicdani bir sorumluluktur.
Kardeşlik Projesi’nin başarısı, geçmişin yüklerini değil, geleceğin umudunu taşıyabilmemize bağlıdır.