Peygamber Sevdalıları Vakfı, Hicri yılbaşı vesilesiyle yayınladığı mesajda, İslam aleminin birlik ve beraberlik içinde olması gerektiğine vurgu yaptı.
Mesajda şu ifadelere yer verildi: “Âlemlere rahmet olarak gönderilen Hz. Muhammed’in (aleyhi selatu ve’s-selam) Mekke’den Medine’ye yaptığı tarihi ve tevhidi yolculuk, insanlık tarihinin seyrini değiştirmiş, İslam âlemi için takvimin başlangıç noktası olarak kabul edilmiştir. Hicret, zorluklar karşısında bir kaçış değil; zulmün ortadan kaldırılması ve adaletin tesisi için nebevi bir merhaledir. Hicret; İslam’ın, coğrafi bir sınıra mahkûm edilemeyecek kadar büyük bir din olduğunun göstergesidir. Hicret, insanlığın kurtuluşu için her türlü bedeli göze alarak karşılıksız iyilik yapma düsturu ile hareket eden iyilik elçilerinin kendilerini insanlığa adamalarıdır.
‘HİCRİ TAKVİMİ HAYATIMIZDA DAHA ÇOK GÖRÜNÜR HALE GETİRMELİYİZ’
Bundan bin dört yüz yıl önce, o zamanın statükocu zihniyeti insanlık, adalet ve hürriyet öğretmenlerine karşı amansız bir savaş başlatmıştı. Ancak bu karanlık çağda, Muhacir/Ensar kardeşliği gibi güçlü bir kardeşlik bilinci gelişmiş, adeta bir binanın birbirilerinin omuzlarında yükselen tuğlaları gibi sapasağlam bir yapı ortaya çıkmıştı. Bu model, İslam tarihi boyunca çeşitli baskı ve zulümlere maruz kalan Müslümanlarca kullanılagelmiştir. Tüm toplumlar kendi tarihlerinde en önemli olarak gördükleri hadiseyi, kullandıkları takvimlerine başlangıç kabul etmişlerdir. Aynı şekilde Hicret hadisesi, sonuçlarına bakıldığında İslam dünyasında o kadar önemli bir yer tutar ki takvimimize başlangıç olarak kabul edilmiştir. Bu önemli çaba, Batı hayranı yönetimlerin eliyle İslam ümmetinin birlikteliğine darbe vurmak amacıyla sona erdirilmiştir. Modernleşme ve Batılılaşma adı altında Batı dünyasına ait Miladi takvime geçilerek hem Müslümanlara tarihleri unutturulmuş hem de Batı dünyasının kültür ve tarih bilinci Müslüman halka aşılanmaya çalışılmıştır.
‘TÜM İNSANLIĞA KARŞI İŞLENEN IRKÇI SUÇLARIN ARTIK SON BULSUN’
Müslümanlar olarak elimizden alınan tarih bilincimizi geri almalı, Hicri takvimi hayatımızda daha çok görünür hale getirmeliyiz. Kan ve gözyaşına boğulmuş, ihtilaflarla güçsüzleştirilmiş, işgal altındaki İslam coğrafyasının tekrar özgürlüğüne kavuşması için hicret sonrası kurulan İslam kardeşliğini yeniden tesis etmeliyiz. Kur’an’a ve Sünnet’e sarılıp bunların anlaşılması ve yaşatılması için gayret gösterilip basit meselelerle tarihteki ihtilaflara düşmemeliyiz. Bu vesile ile; günümüzde, gerek mültecilere karşı ve gerek tüm insanlığa karşı işlenen ırkçı suçların artık son bulması, son dönemlerde memleketimizde hortlatılmak istenen ırksal felaketlere karşı daima uyanık kalınması, mazlumlardan yana tavır takınılması temennileri ile beraber, tüm İslam ümmetinin yeni hicri yılını tebrik eder, yüce Allah’tan İslam Ümmet’inin özüne dönüşüne ve uyanışına vesile olmasını dileriz.”