Son günlerde görsel ve yazılı medyada yer alan bozuk et ve çeşitli gıda skandalları, yalnızca bazı işletmelerin etik dışı ticari girişimlerini değil, denetim mekanizmalarındaki zafiyetleri de görünür hâle getirmektedir.
Bir yanda bozuk kıyma vakaları, diğer yanda lokantalara servis edilmek üzere hazırlanmış büyük miktarda bozulmuş etin ele geçirilmesi, sofralarımıza ulaşan gıda zincirinin ne kadar hassas olduğunu bir kez daha gösteriyor.
Oysa vatandaşın sağlıklı ve güvenilir gıdaya ulaşması yasal bir haktır.
Buna rağmen sahadaki uygulamalar, risklerin tamamen ortadan kalkmadığını ortaya koyuyor.
Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı ile belediyelerin denetim birimleri yoğun çaba gösterse de uygunsuz ürünlerin piyasaya sızabilmesi düşündürücüdür.
Bu nedenle denetimlerin artırılması ve süreklilik kazanması büyük önem taşımaktadır.
Özellikle et fiyatlarının 800 TL’ye yaklaştığı bir dönemde, işlenmiş et ürünlerinin (sucuk, salam vb.) daha düşük fiyatlardan satılması ciddi soru işaretleri doğuruyor. Üretim maliyetinin altında fiyatlarla satış yapılması; orantısız sakatat kullanımı, aşırı yağ oranı veya tüketiciye açıklanmayan katkı maddeleri ihtimalini güçlendirmektedir.
Bu durum, toplum sağlığını doğrudan ilgilendiren önemli bir risk alanıdır.
Bununla birlikte, yaşanan olumsuz örneklerin tüm esnafı kapsadığı düşünülmemelidir. Helal kazançla, dürüstçe işini yapan esnaflarımız hem ekonomimiz hem de toplum için güven kaynağıdır.
Denetimlerin amacı cezalandırmak değil; halk sağlığını korumak, haksız rekabeti önlemek ve dürüst işletmelerin emeğini desteklemektir.
Sağlam bir denetim zinciri, gıda imalathaneleriyle sınırlı kalmamalıdır.
Eğitim kurumları, yurtlar, parklar, bahçeler ve yoğun insan hareketinin olduğu tüm satış noktaları düzenli olarak kontrol edilmelidir.
Böylece hem çalışanların hem tüketicilerin güvenliği sağlanmış olur.
Bu süreçte şeffaflık ve toplumsal bilinç büyük önem taşır.
Denetim sonuçlarının kamuoyuyla paylaşılması, vatandaşın bilgilendirilmesi ve medya aracılığıyla farkındalık oluşturulması gıda güvenliğinin temel bileşenlerindendir.
Ayrıca helal ve temiz gıdanın önemine dair dini hassasiyetler de bu bilinçlenmeyi desteklemektedir.
Batman’da son dönemde yürütülen çalışmalar buna iyi bir örnektir.
Et, tavuk, süt ve süt ürünleri gibi hayvansal gıda satışı yapan işletmeler ile toplu tüketim yerlerini kapsayan 141 işletme denetlenmiş, son tüketim tarihi, muhafaza koşulları ve hijyen gibi kritik başlıklar titizlikle incelenmiştir.
Mevzuata aykırı bulunan
İşletmelere
105 bin TL idari para cezası uygulandığı ifade edilmiştir.
Bu özverili çalışmalarından dolayı tüm idarecilere ve denetim personeline teşekkür etmek gerekir.
Yetkililerin, denetimlerin kararlılıkla sürdürüleceğini ve artırılacağını ifade etmesi ise toplum adına memnuniyet verici bir gelişmedir.
Vatandaşlar da satın aldıkları ürünlerde dikkatli olmalı; bilinen, güvenilir satış noktalarını tercih etmeli ve son kullanma tarihlerini mutlaka kontrol etmelidir. Özellikle kırmızı et, beyaz et, tavuk ve balık gibi hızlı bozulan ürünlerde bu hassasiyet daha da önemlidir.
Sonuç olarak; güvenli gıdaya ulaşmak, yalnızca devletin değil, üreticisinden tüketicisine tüm toplumun ortak sorumluluğudur. Sağlıklı nesillerin yolu, titiz denetimlerden ve bilinçli tüketimden geçmektedir.