EMEĞE NEZAKET VE EMPATİ

Yayınlama: 29.12.2025
7
A+
A-

Hayatın olağan akışında kafe, lokanta, restoran, çiğ köfteci… Kısacası aklınıza gelebilecek her işletmede zaman zaman yoğunluk yaşanır.

Aileler bir araya gelir, dışarıda yemek yer, birlikte vakit geçirir. Ancak çoğu zaman fark edilmeyen önemli bir gerçek vardır: Masalarımıza gelen yemekler, çaylar, içecekler ve önümüze kurulan sofralar kendiliğinden oluşmaz.

Tüm bunların arkasında görünmeyen ama çok değerli bir emek vardır.

Bizler ailemizle masaya oturup yemeğimizi yerken, mutfakta ve salonda hummalı bir çalışma sürer.

Hijyen kurallarına uygun şekilde hazırlanan yemekler, saatlerdir ayakta çalışan ustalar, garsonlar, kasiyerler…

Ve bütün bunların ötesinde, çalışma saatleri nedeniyle çoğu zaman kendi ailelerinden ve özel zamanlarından uzak kalan emekçiler vardır.

Hepimiz bunu en az bir kez izlemişizdir.

Kalabalığın en yoğun olduğu bir akşamda, elinde tepsiyle masalar arasında koşturan bir garson… Yüzünde yorgunluk vardır ama yine de özür dileyerek siparişi yetiştirmeye çalışır.

O an fark ederiz ki geciken çoğu zaman yemek değil, bizim sabrımızdır.

Bu tür yoğun zamanlarda yaşanan küçük gecikmeler ve aksaklıklar çoğu zaman kaçınılmazdır.

Kalabalık artar, siparişler çoğalır, tempo yükselir.

Ancak birkaç dakikalık bir gecikme, emeğiyle geçinen insanlara sert davranmayı, kırıcı sözler söylemeyi ya da onları incitmeyi hiçbir şekilde haklı çıkarmaz.

Karşımızdaki kişinin yalnızca bir servis elemanı olmadığını hatırlamak gerekir.

O; geçimini emeğiyle sağlayan, sorumluluk taşıyan, yorulan bir insandır.

Müşteri ile çalışan arasındaki ilişki üstünlük değil, karşılıklı saygı üzerine kurulmalıdır.

Bir tebessüm, anlayışlı bir söz ya da içten bir teşekkür, çalışma ortamını bambaşka bir noktaya taşıyabilir.

Üstelik bu insanlar yalnızca bedenen değil, ruhen de yıpranırlar.

Ayakta geçen uzun saatler, yoğunluk ve zaman zaman maruz kalınan haksız tepkiler…

Buna rağmen işlerini en iyi şekilde yapmaya çalışırlar.

Gösterilecek biraz sabır ve nezaket, onların kırılmasını engellediği gibi toplumsal huzura da katkı sunar.

Toplumsal dayanışma büyük cümlelerle değil, küçük davranışlarla kurulur.

Masaya gelen bir tabağın ardındaki emeği görmek, bir gecikmeyi anlayışla karşılamak ve karşımızdakini incitmeden konuşmak; insan olmanın en sade ama en kıymetli göstergesidir.

Ne yediğimizden çok, nasıl davrandığımız önemlidir.

Çünkü bir sofra sadece tabaktan ibaret değildir; o sofrada alın teri ve emek vardır.

Ve bütün bunlar, hoşgörüyü ve iyi bir üslubu fazlasıyla hak eder.

Bir Yorum Yazın

Ziyaretçi Yorumları - 0 Yorum

Henüz yorum yapılmamış.