Ülkemizde yıllardır değişmeyen bir alışkanlık var:
İnsanlar, başkalarının hayatına müdahale etmeyi adeta bir yaşam biçimi hâline getirmiş durumda.
Günlük alışkanlıklar, tercihler ve sosyal davranışlar hakkında mutlaka yorum yapılırken, toplumsal hayatın gerçek sorunlarına gelince ortada kimse kalmıyor.
Kendi şehirlerinin önemli meseleleri göz ardı edilirken, başkalarının yaşam tarzı üzerine tartışmak bir anda öncelik hâline geliyor.
Sokaklara çöp atanlar, yanlış park edenler, kaldırımları işgal edenler ve yaya yollarını kapatanlar toplumun dikkatinden kolayca kaçarken; fahiş fiyat uygulamaları, altyapı eksiklikleri ve işsizlik gibi ciddi sorunlar neredeyse hiç gündeme alınmıyor.
Önemsiz ayrıntılara duyulan yoğun ilgi ile önemli sorunlara gösterilen kayıtsızlık, şehirlerin gelişimini doğrudan etkileyen temel bir çarpıklık oluşturuyor.
Bu çarpıklığın en belirgin örneklerinden biri de şehirlerin altyapı ve ulaşım sorunlarıdır.
Batman–Bismil–Diyarbakır ile Batman–Beşiri–Siirt güzergâhlarında yıllardır tamamlanmayan yollar, sürücüler için sürekli bir engel oluşturmaya devam ediyor; yatırımların aksaması ve planlamaya ilişkin sorunlar ise çoğu zaman kamuoyunda yeterince tartışılmadan gündemde kalıyor. Büyük şehirlerdeki modern raylı sistemler ilgiyle takip edilirken, benzer yatırımların kendi şehirlerinde neden hayata geçirilmediği sorgulanmıyor.
Hızlı tren ve modern ulaşım hatlarıyla yolculuk edenler bu konforu deneyimliyor; ancak kendi bölgelerinde benzer bir sistemin neden olmadığı üzerine düşünmüyor.
Oysa tamamlanmayan ulaşım ağları ve yıllardır ertelenen otoban yatırımları hem ekonomik hem sosyal yaşamı olumsuz etkiliyor ve fark edilmeden büyük kayıplara yol açıyor.
Şehrin ortasında yıllardır duran tren raylarının taşınması bir türlü gündeme alınmıyor; mevcut rayların hafif raylı sisteme dönüştürülmesi sık sık konuşulsa da henüz somut bir sonuca ulaşılamadığı görülüyor.
Bu durum, yaşam kalitesini düşürürken modernleşme çabalarını da zayıflatıyor; raylı sistem eksikliği ulaşımı aksatıyor, memnuniyetsizliği artırıyor.
İşsizlik ve gençlerin göçü ise yine geri plana itilen kritik meselelerden.
Çalışma imkânı bulamayan gençler daha iyi şartlar için büyük şehirlere gidiyor; bu durum hem yerel ekonomiyi zayıflatıyor hem de toplumsal yapıyı değiştiriyor.
Ancak toplumun bir bölümünde bu sorunlara karşı hâlâ yeterli duyarlılığın oluşmadığı görülüyor.
Kendi şehirlerinin altyapı ve ulaşım sorunlarına ilgi göstermeyen insanlar, başka şehirlerde gördükleri modern yatırımları hayranlıkla izliyor; fakat aynı yatırımların neden kendi şehirlerinde olmadığını sorgulamak zor geliyor.
Başkalarının hayatına müdahale etmek kolay; şehirlerin kaderine dair sorumluluk almak ise zor.
Toplumsal bilinç ve eleştirel düşünce eksikliği, şehirlerin geri kalmasının başlıca sebeplerinden biri olarak öne çıkıyor.
Kişisel tercihler üzerinden yürüyen tartışmalar, şehirlerin ve bölgelerin gelişimini ilgilendiren meselelerin önüne geçiyor.
Bu dengesizlik, şehirlerin potansiyelini tam olarak kullanmasını engelliyor.
Gelişmiş şehirlerde ulaşım, altyapı, istihdam ve sosyal alan yatırımları planlı biçimde ilerlerken; bizde farkındalık eksikliği nedeniyle bu yatırımlar ya gecikiyor ya da yarım kalıyor.
Altyapı ve ulaşım eksiklikleri, yerel ekonomiyi ve yaşam kalitesini doğrudan etkiliyor.
Sonuç olarak, şehirlerimizin gerçek anlamda gelişmesi için toplumsal bilinç, eleştirel düşünce ve doğru öncelik sıralaması gerekiyor.
Bunlar sağlanmadığı sürece gündelik tartışmalarla oyalanıp kendi şehirlerimizin yapısal sorunlarını görmezden gelmeye devam edeceğiz.
Ve şehirlerimiz, modern bir görüntüye sahip olsa da yaşam kalitesi düşük kentler olarak anılmayı sürdürecek.